HABERLER

YENİ TİCARİ UYGULAMALAR OTURUMU SONUÇ BİLDİRİLERİ

Yeni Ticari uygulamalar oturumu sonuç bildirileri10 Kasım 2015 Salı 15:05

15 Ekim 2015 Perşembe günü saat 14.00 – 19.00 arasında genel kurulda gerçekleştirilen “Yeni Ticarî Uygulamalar” adlı ilk oturum, isimleri aşağıda yazılı kimselerin katılımıyla gerçekleştirilmişti

YENİ TİCARÎ UYGULAMALAR

15 Ekim 2015 Perşembe günü saat 14.00 – 19.00 arasında genel kurulda gerçekleştirilen “Yeni Ticarî Uygulamalar” adlı ilk oturum, isimleri aşağıda yazılı kimselerin katılımıyla gerçekleştirilmiştir:

BAŞKAN

Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU(Diyanet İşleri Eski Başkanı; 29 Mayıs Üniversitesi Kur’an Araştırmaları Merkezi Başkanı)

TEBLİĞCİLER

Prof. Dr. Ali Muhyiddin KARADÂĞÎ(Katar Üniversitesi; Dünya Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreteri)

Prof. Dr. Muhammed Mustafa ZÜHAYLÎ(Şârika Üniversitesi, Birleşik Arap Emirlikleri)

Prof. Dr. Kaşif Hamdi OKUR(Hitit Üniversitesi)

Doç. Dr. Soner DUMAN(Sakarya Üniversitesi)

Yard. Doç. Dr. Abdurrahman SAVAŞ(İstanbul Üniversitesi)

MÜZAKERECİLER

Prof. Dr. Kemal HATTÂB(Kuveyt Üniversitesi)

Prof. Dr. Saffet KÖSE(Kâtip Çelebi Üniversitesi)

Dr. Sultan HÂŞİMÎ(Katar Üniversitesi)

Dr. Mansur KUDÂT(Alinma Bank, Suudi Arabistan)

RAPORTÖRLER

Yard. Doç. Dr. Savaş KOCABAŞ(Balıkesir Üniversitesi)

Dr. Mustafa Bülent DADAŞ(Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu)

 

Bu oturumda aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmıştır:

A.    AĞ PAZARLAMASI (Networkmarketing):

Ağ pazarlaması, muayyen bir malın, insanları pazarlamaya çekmek için vesile kılınması ve katılımcıya, üye yaptığı her bir şahıs mukabilinde belli bir ücret alma hakkı kazandıran sistemdir. Tabakalar halinde çalışan sistem herhangi bir çaba sarf etmeden pazarlamacı üyeye menfaat getirme esasına dayanmaktadır. Sistemi cazip kılan, ürün satmaktan çok getirilen üyelerden elde edilecek primlerdir.Heyet, yukarıda tasvir edildiği şekliyle ağ pazarlama organizasyonunun barındırdığı garar unsuru ve diğer sakıncalar sebebiyle caiz olmadığı görüşündedir.

Heyet aşağıdaki şartların oluşması halinde ise ağ pazarlamasının caiz olacağı hususunda ittifak etmiştir:

1.      Sistemin, sisteme yeni kişiler kazandırmaktan ziyade mal veya hizmetlerin tüketicilere satışını esas alması gerekir.

2.      Ağ pazarlama sistemi ile çalışan firmanın iştigal konusu olan mal ve hizmetler fıkhın genel prensiplerine uygun olmalı,fıkhen mal olarak kabul edilmeyen içki, domuz gibi ürünler ile diğer yasaklanmış mal ve hizmetler olmamalıdır.

3.      Sisteme dâhil olurken herhangi bir isim altında katılımcıdan bir ücret talep edilmemelidir.

4.      Sisteme dâhil olan katılımcının üye yaptığı yeni katılımcı sebebiyle bir ücret alması caizdir. Ancak getirilen üyenin daha sonradan yaptığı satışlardan ve onun da getirdiği üyelerden ve onların yaptığı satışlardan prim almak ise caiz değildir.

5.      Üyenin firmadan mal alabilmesi için üye bulma zorunluluğu olmamalıdır.

6.      Üye istediği zaman sistemden herhangi bir ücret ödemeden ayrılabilmelidir.

 

B.     ÜRETİM ORTAKLIK UYGULAMALARININ FIKHÎ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

1.  Hayvancılık Üretim Ortaklığı Organizasyonu

Hayvandan elde edilecek süt vb. ürünlerini, belirli bir yüzde ile paylaşmak üzere katılımcı şahıslar ile hayvancılık işiyle uğraşan bir firma arasında yapılan üretim ortaklığı anlaşmasının birkaç farklı uygulama tarzı bulunmaktadır.  Firmaya gebe hayvan veya bedelinin teslim edildiği, hayvandan elde edilecek süt vb. ürünlerin paylaşım şeklinin yüzdelik oranlarla belirlendiği ve anlaşma süresi sonunda geriye hayvanın veya bedelinin teslim alındığı uygulamalar bulunmaktadır. Bu uygulamalar aşağıdaki şartlarla caizdir:

 

a.      Katılımcının hayvanını firmaya teslim etmesi ve akit süresi dolduğunda hayvanını geri alması caiz olduğu gibi hayvanı satın almak üzere vekâlet vermesi ve anlaşma süresi sonunda hayvanı aralarındaki anlaşmaya göre belirli bir fiyattan devretmeyi vaat etmesi de caizdir.

 

b.      Firma, katılımcıya her ay belirli bir miktarda süt veya süt bedeli verme konusunda elinden gelen gayreti göstereceğini taahhüt edebilirse de kendi kasıt, kusur ve ihmali olmaksızın süt miktarında meydana gelecek azalmayı tazmin etmeyi ve katılımcının süt / süt bedeli konusunda her türlü riskten korunmasını taahhüt etmesi caiz değildir.

 

c.       Hayvanın ölmesi, süt veriminin düşmesi vb. durumlarda firmanın elinden gelen gayreti gösterdiğini ispat yükümlülüğü firmaya aittir.

 

d.      Hayvanın ölüm, hastalık vb. risklere karşı sigortalanması halinde – sigortanın fıkhî cevazı tartışması dışarıda tutularak- sigorta ücretini kimin ödeyeceği, gebe hayvandan doğacak yavruların kime ait olacağı, devletin hayvancılık için vereceği teşviklerin kime ait olacağı karşılıklı anlaşma ile belirlenebilir. (Soner Duman, doğacak yavrunun firmaya ait olmasının şart koşulmasına muhalefet ederek bunun da süt ürünleri gibi yüzdelik dilimlerle ortak olması gerektiğini belirtti.)

 

2. Toplum Destekli Tarım Modeli

 

“Toplum destekli tarım” modeli, yeni bir tarımsal uygulamadır. Bu uygulamada üretim aşamaları tüketiciler tarafından kontrol edilir, maddî destek sağlanır ve üretilen ürüne bütünüyle satın alma garantisi verilir. Şartlara uygun üretim faaliyetlerine rağmen yeterli düzeyde ya da hiç ürün alınmaması halinde çiftçinin uğrayacağı zarar topluluk üyelerince paylaşılır. Bu uygulamanın selem akdi mi yoksa yeni bir akit mi olduğu konusunda görüş ayrılığı bulunmaktadır. Tebliğ sahibi,bu uygulamanın selem akdi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıylaselemin şartlarına uyulması halinde caiz olabileceği görüşünü ortaya koymuştur. Buna karşılık çoğunlukbunun yeni bir akit türü olup belirsizlik, aldatma gibi akitlerin genel kurallarına aykırı düşen unsurlar barındırmadığı sürece caiz olacağı görüşünü benimsemiştir.

 

C.    GÜNCEL İCARE (KİRALAMA) MUAMELELERİ

Günümüzde insanların ihtiyaçları ile paralel olarak pek çok yeni kiralama sözleşmeleri ortaya çıkmıştır. Leasing, kira sukukları (kira sertifikaları), eski kiracının ticaret mahallini yeni kiracıya devrederken aldığı hava parası ile yapılan kiralamalar, değişken fiyatlarla yapılan kiralama, İslami finansman temininde kullanılan kira senetleri, şâyi olan malların kiralanması vb. gibi caiz sayılan kira akitlerinin yanı sıra,şer’an caiz görülmeyen kira akitleri bunlardan bazılarıdır.

Heyet aşağıdaki hususlar üzerinde görüş birliği etmiştir:

1.      (Kira mahallenin a’yan olduğu) Caiz kira sözleşmeleri:

Aşağıda zikredilen kira akitleri caizdir: Ticarî isim ve şirket isminin kiralanması, uçak kiralanması, iş alet ve edavatının kiralanması, banka kasası kiralaması, kanunen gerekli şartların deruhte edilmesi şartıyla devre mülk kiralanması.

2.      Caiz olmayan kira sözleşmeleri:

Diploma kiralama, taşıyıcı anne kiralama, diğer şahsı kendi adına ilmî araştırma ve tez yazımı için kiralama, İslam’ın haram kıldığı fiillerin icra edilmesi hususunda yapılan kiralama, insan kaçakçılığını kolaylaştırmak için yapılan kiralamalar.

3.      Leasing

Genel olarak tüm alanlarda özel olarak da malî müesseselerde olmak üzere günümüzde yapılan kiralama sözleşmelerinin en yaygın olanlarından biri de leasingdir. Heyet, sunulan tebliğ ve yapılan müzakereler sonucunda şu sonuçlara ulaşmıştır:

Uluslararası Fıkıh Akademisinin 110 (12/4) numaralı kararı teyit edilmiştir. Bir fikir vermesi itibarıyla söz konusu karar aşağıya alınmıştır:

“Leasingin caiz olan ve olmayan şekilleri aşağıdaki gibidir:

a.      Caiz olmayan şekli: Tek bir mahal üzerine iki farklı akdin aynı zamanda icra edilmesi.

b.      Caiz olan şekli:

1.      Zaman bakımından her biri diğerinden müstakil olarak yapılan iki akdin bulunması. Buna binaen satış akdinin ya da malın kiracıya devrine dair yapılan vadin icare süresinin bitmesinden sonra icra edilmesi,

2.      İcare akdinin örtülü bir satış akdi gibi olmaması, fiili olarak uygulanması,

3.      Kiralanan malın tazmin yükümlülüğü kiralayanın uhdesindedir. Buna binaen kiracının kastı ve kusuru olmaksızın meydana gelebilecek hasarları kiralayanın karşılaması,

4.      Kiralanan malın sigortalanması halinde, sigortanınfıkhen caiz olduğu şekliyle yapılması ve sigorta masraflarının kiralayan tarafından karşılanması,

5.      Kira süresi boyunca kira hükümlerinin, malın devri esnasında ise satış akdi hükümlerinin tatbik edilmesi,

6.      Kiralan malın işletilmesinden kaynaklanan masraflar dışında kalan servis masraflarının, kira süresi boyunca kiralayan tarafından karşılanması.

 

D.    KANUNÎ İNTİFA HAKKI VE MENFAAT MÜLKİYETİ

1.      İntifa hakkı: (Fransız ve ondan iktibas edilen kanunlarda intifa hakkı şöyle tanımlanmıştır) tüketilmeye kâbil olmayan bir şey üzerinde sahibine onu kullanma ve değerlendirme imkânı veren haktır. İntifa hakkı, hak sahibinin ölümü ile gerçek sahibine intikal eder. İntifa hakkı içerdiği garar ve cehalet sebebiyle satış ve kiralama akdinin konusu olamaz. Alternatif olarak aşağıda zikredilen şu üç model icra edilebilir:

a.      İntifa hakkı muayyen bir ücret karşılığında ve muayyen bir müddet zarfında satılabilir. Bu durumda hak, hak sahibinin vefatı ile varislerine intikal eder.

b.      İntifa hakkının aylık olarak muayyen bir ücretle taksitle satılması mümkündür. Bu durumda hak sahibinin ölmesi halinde intifa hakkı mal sahibine intikal eder.

c.       İntifa hakkının, hak sahibinin süre tamamlanmadan ölmesi halinde kalan süreye tekabül eden miktarın geri ödenmesi şartıyla örnek olarak on yıllığına muayyen bir ücretle satılması.

2.      Menfaat mülkiyeti: Bir şahsın, herhangi bir malın ayn mülkiyetini kendi ismine tescil edilmemesine mukabil kullanma, değerlendirme ve kanunun öngördüğü diğer tasarruflarda bulunma gibi mülkiyetin getirdiği tüm haklardan istifade etmesidir.

Menfaat mülkiyeti, içinde garar unsuru taşımaması şartıyla hakiki anlamda icra edilmesi halinde caizdir. Menfaat mülkiyetinin himaye edildiği kanunların olduğu yerlerde mülkiyetin devri için sukuk çıkartılması caizdir. Bu hakkın ancak tescil edilmesi halinde meşru görüldüğü kanunlarda bu hakkı himaye eden başka icraatların yapılması gerekir.

Menfaat mülkiyetinin devrinin caiz olabilmesi için akdi fasit hale getiren sebeplerden uzak olması gerekir. İbnRüşd’ün, riba, aşırı garar, fasit şartlar ve akit mahallinin haram bir şey olması şeklinde dörde indirgediği fasit edici sebeplerin bulunduğu akitler batıldır.

E.     OUTSOURCİNG (الاستعانة بمصادر خارجية) İŞLEMLERİ (HARAM FAALİYETLERDE BULUNAN İŞ YERLERİNE DIŞARIDAN ÜRÜN VE HİZMET SATIMI)

İştigal alanı dinen helal olan bir işletmenin, iştigal sahası haram olan bir işletmeye dış kaynak kullanımı çerçevesinde mal ve hizmet satışının hükmü, “haram bir faaliyete destek olmanın dinî hükmü” kapsamında ele alınmalıdır.  Böyle olunca, dış kaynak sağlayan işletmenin sattığı ürün ve hizmet, mahiyeti itibarıyla helal iseve müşteri firmanın haram olan ürün ya da hizmetinin ortaya çıkış zincirinin bir bölümü değilse, bu şekilde dış kaynak sağlamak ilke olarak caizdir.